Bu hafta arkadaşlarımızla yıllardır Ataşehir'de oturup hiç gitmediğimiz bir yer olan Ataşehir Botanik Parkına gitmeye karar verdik.Ataşehir Botanik Parkı'nın girişi Ataşehir Bulvarı üzerinden Ağaoğlu'nun yaptığı yeni konutların hemen karşısından yapılıyor.Ayrıca Dünya'nın otoyol ortasına kurulmuş tek botanik bahçesi.Aracınız varsa araçlar için geniş bir otopark alanı mevcut ve ücretsiz.Ancak bu parkın işletmesi bağışlarla yapıldığından otopark girişinde size makbuz karşılığı bağış yapabiliyorsunuz.Eğer istemezseniz bağış yapma zorunluluğunuzda yok.
Girişte otoparka aracınızı bıraktıktan sonra TEM'in altından geçen uzun ve serin bir tünelden sonra ilk bölüme ulaşıyorsunuz ve girdiğiniz anda hayrete düşmeye başlıyorsunuz çünkü Ataşehir gibi beton yığını bir yerin ortasında sizi harika bir gölet ve etrafında piknik yapılacak alanlar karşılıyor.Yanınızda getirdiğiniz her türlü yiyeceği burada bulabileceğiniz herhangi bir yerde yemeniz mümkün.Rahat etmeniz için herşey düşünülmüş.Tek koşulla: ÇÖPLERİNİZİ ÇÖP KUTUSUNA atmak.
Parkın temizliği ve huzur veren güzelliğini görünce şaşırdım.6 yıldır Ataşehir'de oturup fellik fellik park bahçe doğa bulacağım diye Belgrad ormanı-Ağva-Şile-Bostancı-Bebek arasında mekik dokuyan ben evime bu mesafede bu güzellikte bir yerin olmasından hem mutlu oldum hem de bu süre içinde hiç gitmediğim için kendime kızdım.İlk alanda sizi güzel bir gölet, beraberinde kazlar, ortadan akan ufak bir dere ve yemyeşil çimenler karşılıyor.İşin en güzel yanıda çimenlerin üzerinde "Burada çimenlere Basabilirsiniz" yazılı tabelaların bulunması.Hava sıcaksa çimenlik alanlarda ayakkabılarınızı çıkartıp yürümenizi tavsiye ederim.Burada yanınızda getirdiğiniz yiyecekleri yiyebilir haftasonu eşiniz-çocuğunuzla kahvaltıya gelebilirsiniz.
İkinci alana geçmek için göletin bulunduğu bölümden ayrılıp yukarı doğru yürümeye başladık.TEM'in üstünden bir köprü ile ikinci alana geçtiğimizde hayretimiz daha da arttı burada bizi harika laleler ve menekşeler karşıladı.Vakfın kurucuları Ahmet ve Nezahat Gökyiğit'in heykellerini geçtikten sonra aşağıda içinde kazların yüzdüğü ve çok geniş bir çimenlik alana sahip bir gölete geldik.Burada çimlerde bir ağacın gölgesinde uyuyabilirsiniz ancak yere örtü sermek çimlere zarar verdiğinden yasak.Bu arada kazlara dikkat etmenizi öneririm zira bölgelerini korumak için saldırgan olabiliyorlar.En son 2 kişiyi kovalıyorlardı.
Üçüncü alana geçmek için nilüferlerin ekili olduğun bir ufak şelalenin yanından tekrar tüp geçite giriyorsunuz.Herşey mükemmel düşünülmüş tüp geçitte güzel klasik müzik eşliğinde bitkilerle ilgili açıklayıcı bilgigilerin yer aldığı panolar mevcut.Üçüncü alana geldiğinizde alanın tam ortasında güzel bir dere var derenin etrafında ağaçlar ve oturabileceğiniz yerler mevcut.İsterseniz çimenlik alanlara da oturabilirsiniz.
Sonuç olarak benim bugüne kadar gitmediğim için en çok pişmanlık duyduğum yerlerden biri.Eğer home office çalışıyorsanız ve ya Ataşehir yakınında bir yerde çalışıyorsanız size tavsiyem bir yerden yemeğinizi paket yaptırıp burada yemeniz olacaktır çünkü günlük çalışma temposu ve stresinde şehrin ortasında böyle bir park bulmak çok mümkün değil ve kafanızı toplamak için birebir.Yine fotoğrafçılığa ilginiz varsa mutlaka mikro objektifinizle burayı ziyaret etmenizi öneririm.Aşağıda benim Nikon D3100 ile çektiğim fotoğraflardan bazılarını bulabilirsiniz.